Bir grup ilkokul öğrencisi bir araya gelerek, durumu yeterli olmayan, zor şartlarda öğrenim gören öğrenci arkadaşları için topladıkları kitapları kolilere yerleştiriyorlar.

Öğrenciler yapılan yardımın nereye gideceğini düşünüp dururken bir çocuk:

“Öğretmenim bazı çocuklar ne kadar şanssız değil mi?”

Öğretmen: Evet bazı çocuklar sizin sahip olduğunuz şartlara sahip değiller.

Başka bir çocuk (düşünceli bir şekilde): Öğretmenim bir şey söyleyebilir miyim?

Öğretmen: Tabi ki.

Çocuk: Belki o çocuklar şanssız ama bence şartları kötü olan çocuklardan çok daha şanssız çocuklar da var.

Öğretmen (meraklı bir şekilde): Hıımm nasıl yani?

Çocuk:“Öğretmenim kötü bir öğretmene sahip çocuklar mesela… İstedikleri kadar iyi şartlara sahip olsunlar bence çok daha şanssız çocuklardır onlar. Öğretmenleri onlara hiç gülmez mesela, sevgi göstermez. Onların elinden tutup birlikte oyun oynamaz, onlara hep kızar, bağırır. Onlar hiçbir zaman istediklerini söylemezler sınıfta, istedikleri soruyu soramazlar, istedikleri gibi çalışamazlar. Böyle bir öğretmenin sınıfı hep mutsuz olur. Ben mesela asla böyle bir öğretmenin sınıfında olmak istemem. Şartlarım istediği kadar kötü olsun….”

Sizce çocuğun kötü öğretmenden kastı nedir? Çarpma işlemini iyi ezberletemeyen mi? Okuma yazmayı geç öğreten mi? Çocukların düzgün yazmalarını sağlayamayan mı? Türkçe metinlerinden ana fikri en hızlı ve doğru şekilde çıkarttıramayan mı? Öğrencileri girdiği sınavlarda tam puanlara ulaştıramayan mı?

Bu soruların cevaplarının bir kısmı aşağıda aktaracağım araştırmada gizli…

2015 yılında  ülkemizde bir araştırma yapılıyor. Araştırmada 2., 3. ve 4. sınıflarda öğrenim gören toplam 462  öğrenciye, öğretmenlerden beklentileriyle ilgili farklı sorular yöneltiliyor.

Araştırmanın farklı farklı boyutları var. Fakat benim en çok ilgimi çeken ve canımı sıkan kısmını paylaşmak istiyorum.

Araştırma kapsamında öğrencilere aşağıdaki şu üç soru soruluyor:

  1. Öğretmeniniz ne yapsa sizi mutlu eder?
  2. Öğretmeniniz ne yapsa sizi üzer?
  3. Öğretmeninizin size karşı nasıl davranmasını isterdiniz?

Peki sonuçlar:

Öğretmeniniz ne yapsa sizi mutlu eder?

İlk soruya öğrencilerden gelen cevaplar farklı kategoriler altında inceleniyor. Yapılan analiz sonucu en sık tekrarlanan ilk beş temanın içerisinde şunlar var:

  • Kızıp bağırmazsa
  • Beni severse
  • Bana iyi davranırsa

Bu cevaplara baktığımızda sanki bir sorun var gibi… Çocuklara sorulan soru “Öğretmeniniz ne yapsa sizi mutlu eder?” idi, hatırlayalım. Normalde bu olumluya yöneltici soruda çocukların olumlu taleplerde bulunmaları beklenir fakat onlar olmaması gereken bir durumun ortadan kalktığında mutlu olabileceklerini belirtiyorlar, “kızıp bağırmazsa” gibi… Diğer temalarda ise çocuklar mutlu olmak için en temel ihtiyaçları olan sevgi ve kabul görme ihtiyaçlarının karşılanmasını bekliyorlar.

Diğer soruların cevapları ise yukarıdaki soruda ortaya çıkan ve öğrencilerin en fazla bahsettikleri durumları destekleyecek şekilde…

Öğretmeniniz ne yapsa sizi üzer?

  • Kızarsa –  bağırırsa
  • Ceza verirse
  • Sevmezse ve ilgi göstermezse

Birinci sırada, gördüğümüz gibi çocukları en çok üzen durum “kızarsa – bağırırsa” şeklinde ortaya çıkıyor. Yani öğrencilerin yaşantılarında hali hazırda büyük oranda sözel şiddet var ve bu durum çocuklar için sınıfta, öğretmen-öğrenci ilişkisi açısından yaşanan en üzücü durumlardan biri.

Son soruya verilen cevaplar ise şu şekilde:

Öğretmeninizin size karşı nasıl davranmasını istersiniz?

  • İyi/güzel davransın
  • Sevgiyle yaklaşsın
  • Güler yüzlü, eğlenceli olsun
  • Kızmasın bağırmasın
  • Hoşgörülü olsun
  • Beni dinlesin
  • Eşit, adil davransın
  • Sakin olsun

Çocukların öğretmeninizin size nasıl davranmasını istersiniz sorusuna verdiği cevaplara baktığımızda, her şeyden öte insan olmakla ilgili temel beklentiler olduğunu görüyoruz…

Hepimiz şimdi bir araya gelip “Nitelikli öğretmen, iyi öğretmen kimdir?” sorusunu saatler, günlerce hatta yıllarca tartışabiliriz. Fakat eminim ki, hiçbirimizin tartışmaya kalkışmayacağı bir şey varsa o da en başta bir öğretmenin çocuklara sevgiyle yaklaşması, insani değerlere sahip olması ve sınıfında duygusal anlamda iyi hissettikleri bir ortam yaratması olacaktır.   

Kendi adıma eğitimde değişimin modelle, yaklaşımla, yöntemle, teknikle, ultra lüks okul binalarıyla, teknolojiyle olabileceğini düşünmüyorum. En başta çocuklarımızın daha çok pozitif duyguları deneyimledikleri öğrenme ortamlarına ihtiyaçları var. 

Duygusal iyi olma hali oluşmayan sınıf, sevgi iklimi üzerine kurulmayan öğrenme ortamı, şartları ne olursa olsun yazının başındaki çocuğun içten bir şekilde belirttiği gibi en şanssız çocukların olduğu sınıftır. Bu şekilde olan ortamlarda çocukların öğrenmeye karşı olumlu algı geliştirmesini, eleştirel düşünmesini, sorgulamasını, üretmesini beklemek dünyanın en ütopik talebi olur herhalde.

Sonuç olarak;

Çocuklar başta “İNSANİ” duygularla dolu öğretmenler istiyorlar. Öğretmenlerinden, korkunun yaratacağı öğrenme iklimindense sevgiye dayalı öğrenme iklimleri oluşturmalarını talep ediyorlar.

Aslında baktığımızda, çocuklar öğretmenlerden çok da fazla bir şey beklemiyorlar…


Kaynakça: 

Gökçe, E. (2015). Etkili Öğretmen. Beta Basım Yayım Dağıtım. Ankara

Barış Sarısoy / @barissrsy