Bir ortaokul öğretmeni okulun başında 6. sınıf öğrencileriyle bir konuşma yapıyor: 

“Çocuklar yaklaşık bir aydır birlikteyiz. Bu süre içinde birbirimizi tanıdık. Birlikte kurallar belirledik, hep birlikte bu kurallara uymaya ve bu kuralları takip etmeye çalıştık. Bazı arkadaşlarınızın bu kurallara uyarken bazılarınızın ise bunlara uymakta zorluk yaşadığını gözlemledim. Bu kurallara uyumlu davranmadığımızda hem kendi öğrenmemize hem de diğer arkadaşlarımızın öğrenmesine engel olabiliyoruz. Zaman zaman bu kurallar için sizlere hatırlatma yaptım ve bunun pek işe yaramadığını fark ettim. Sizce herkesin tüm kurallara uyduğu verimli bir öğrenme ortamı için ne yapabilirim? Bana ne önerirsiniz? “

Sınıfa senenin başında yeni dahil olmuş bir öğrenci söz alıyor ve şunları söylüyor:

“Öğretmenim, siz disiplinsiz bir öğretmensiniz. Biraz disiplinli olmanız gerekiyor. Ancak öyle herkes kurallara uyar.”

Öğretmen şaşırıyor. Biraz üzgün, biraz şaşkın bir şekilde: 

“Hımm. Disiplinli bir öğretmen neler yapar peki? 

Çocuk: 

“Çocuklara bağırır, ceza verir. Sınıfta onlarla sohbet etmez. Sadece ders anlatır. Çocuklara kötü sözler söyler. Kurallara uymadıklarında onları müdüre, anne-babalarına şikâyet eder. Ayrıca güler yüzlü olmaz sizin gibi. Siz de böyle disiplinli bir öğretmen olursanız herkes sizin sözünüzü dinler.”

Öğretmen bunları ciddi ciddi anlatan çocuğa bakarak daha da fazla şaşırıyor. Daha da fazla üzülüyor. Çocuğun zihninde tüm ilkokul yaşamı boyunca yerleşmiş olan öğretmen figürlerinin onda nasıl böyle bir algı yaratabileceğini düşündükçe daha da içerliyor. 

Öğretmen çocuğa sadece: “Ben asla bunları size yapmayacağım.” diyebiliyor ve derse ara veriyor. 

Bu sırada öğretmeni geçen seneden tanıyan öğrenciler gelerek:

 “Öğretmenim siz lütfen böyle bir öğretmen olmayın, biz sizi böyle çok seviyoruz. Sizden çok şey öğreniyoruz.” diyerek onu teselli etmeye çalışıyorlar.

Birçok öğretmen hala çocuklara bağırarak istediğini yaptırmayı, ceza vermeyi, çocukla fazla yüz göz olmamayı bir disiplin anlayışı olarak benimsiyor. Maalesef bahsettiğimiz tutumdaki öğretmenlere maruz kalmış çocuklar içinse “öğretmenlik” bu öğretmen tutumlarıyla eş değer hale geliyor. Eminim yazdıklarımı okuyan ve bahsettiğim tutumu kendine bir öğretmenlik yaklaşımı olarak seçmiş kişiler şunu soruyordur: “Bunları yapmadan nasıl sınıfta bir düzen ortamı oluşur, nasıl doğru düzgün eğitim yapılabilir ki?” 

Elbette ki, kuralların benimsendiği ve davranışa yansıdığı pozitif bir sınıf iklimi yaratmak zor.   Çünkü birçok çocuğun alışmış olduğu “toplumsal disiplin” yöntemi buyken siz çocuklara hiç bilmedikleri alışık olmadıkları bir tutumla yaklaşıyorsunuz. 

Bu durum yabancı, sizin konuştuğunuz dili hiç bilmeyen bir çocuğa eğitim vermeye çalışmak gibi bir şey. Ama yılmadan, sabırla tutumunuzu bozmadığınızda çocuklar çok kolay bir şekilde bu yaklaşımı benimsiyorlar. Hatta onların kişiliğine saygı duyduğumuzu hissettiklerinde, bir parçası oldukları sosyal kurallara daha fazla uyum gösteriyorlar. Pozitif bir dil kullanarak onları ne olursa olsun değerli bir birey olarak kabul ettiğimizde daha çok kendilerinin bizler için önemli olduğunu onlara değer verdiğimizi hissediyorlar. 

Bundan dolayı bu yılında başında kendine yaklaşım olarak pozitif bir sınıf iklimi oluşturma niyetine düşmüş arkadaşlarıma bir tavsiye:

Eminim çok zorlandığınız zamanlar olacak. Belki bir an için çocuklara sesinizi yükseltmeniz gerektiğini, çok yüz göz olmamak gerektiğini, başka bir meslektaşınızın dediği gibi “bu işin böyle olmayacağını” hissettiğiniz anlar yaşayacaksınız. 

Bazı öğrencilerinizin sizi duymadığını ve hatta gözünüzün içine bakarak davranış problemleri sergileyeceğini biliyorum. 🙂 Ayrıca paylaştığım durumdaki öğretmenimizin yaşadığı gibi “disiplinsiz öğretmen” olarak algılanacaksınız. Sadece çocuklar değil belki meslektaşlarınız veya velileriniz de size bu gözle bakacak. Fakat bir süre sonra emin olun çocuklar tutumunuza alışacak. Sevgi, anlam ve değere dayalı bir ortam zaman geçtikçe pozitif tutumunuzla birlikte oluşmaya başlayacak. Çocuklar sizden modelledikleri birçok iletişim ve öz yönetimli davranış biçimlerini kendi akranlarıyla kurdukları ilişkiye taşımaya başlayacaklar. Bir an gelecek ve sınıfınıza uzaktan bakarak yüzünüz gülümseyecek. Olmak istediğiniz öğretmen olduğunuz için mesleğinizi daha çok içselleştirecek, tatmin yaşayacaksınız. 

Son söz:

Ben çocuklara güç üstünlüğü kurmadan, pozitif bir şekilde iletişim etkileşim kurmanın kavramsal olarak disiplinsizlik olduğunu düşünmüyorum. 

Fakat çocuklara bağırmamak, hakaret etmemek, cezalandırmamak, yüz göz olmak, güler yüzlü davranmak, onlarla atlayıp zıplamak, yaşamlarının bir parçası olmaya çalışmak, söz dinletmeye çalışmaktansa birlikte kararlar almak, korkuyla değil sevgiyle saygılarını kazanmak disiplinsizlikse; 

Ben disiplinsiz bir öğretmen olarak anılmayı tercih ederim.