Bizi yetiştirirken özel olduğumuza inandırdınız. O kadar özeldik ki, herhangi bir şeyi başarmak için çoğu zaman hiçbir şey yapmamız gerekmiyordu. Siz zaten her şeyi halletmiş, bütün yolu düzenlemiş, tüm engelleri ortadan kaldırmış, maddi ve manevi yatırımınızı yapmıştınız. Bize ise sadece ulaşmak istediğimiz şeyi uzanıp almak kalmıştı. Çoğu zaman sizin tarafınızdan o kadar fazla takdir görüp, o kadar fazla alkışlanmışız ki sadece kolumuzla uzanıp aldığımız şeyleri başarı zannetik.

Şimdi hayatın tam ortasındayız. Şu aralar, üniversitede, iş yerinde, sokakta yürürken veya hayatın herhangi bir darbesi üzerimize geldiğinde, sizler yanımızda yoksunuz. Ve biz, 7 yaşında kazanmamız gereken becerileri, öğrenmeyi ve farkındalığı yeni yeni kazanmaya başladık. İlk anladığımız şey özel olmadığımızdı. Bu, hayattan yediğimiz en büyük darbe oldu. Ardından hayatın sizin bize sunduğunuz gibi yapay bir ortam olmadığını anladık.

Hayat sizin bize davrandığınız gibi narin davranmıyordu. Çoğu zaman acımasız, katı ve sertti…Belki hayattan yediğimiz darbeler bize ağır geliyordu. Çünkü alışmamıştık bu darbelere. En tuhafı ise, bizim çocukken sahip olduğumuz şartlara sahip olmayan, çevresinde ailesinin dört dönmediği insanlar bir şekilde bu darbeleri yer yemez ayağa kalkıyorlardı. Bazen bu darbeler o kadar ağır geliyordu ki bizlere, kendimizi yerden tekrar ayağa doğrultmak için sizin uzattığınız o güçlü elleri arayıp durur olduk.

Kendi kendimize kalkabileceğimizi hiç düşünmedik. Bunu başarabileceğimiz aklımızın ucundan bile geçmedi çünkü bize, sizsiz “hiçbir şey” olduğumuzu öğrettiniz. Bunu bilerek yapmadınız belki ama, fark etmeden bu içimize işlenilen bir duvar yazısı oldu.

Niyetiniz o kadar temizdi ki… Her şey bizlerin iyiliği içindi, her şey sizler gibi zor şartlarda yetişmeyelim diyeydi. Ama sizi siz yapan o şartlardı. Hayatla aranıza girmeyen, yaşamın birçok engebesiyle karşı karşıya kaldığınızda sizi yaşamla yüz yüze bırakan ebeveynlerinizdi. Bundan dolayı siz, siz olabildiniz. Güçlü olabildiniz, hayatın darbelerine karşı koyabildiniz…

Şimdi sizlerden ricamız kendi yolumuzda, kendimizi bulabilmemiz için bırakın yaşayalım, öğrenelim ve gelişelim. Acıyı, incinmeyi, hayal kırıklığını ve bize zarar verdiğini düşündüğünüz ama yaşamamız gereken birçok şeyi… Düşelim, kalkalım. Tutmayın her düştüğümüzde elimizden, dönmeyin çevremizde sizsiz bir hiçmişiz gibi.

Ve son olarak; bizi vara yoğa alkışlayarak, takdir ederek, överek özel olma değil, kendimiz olma fırsatı verin. Bizim iyiliğimiz için yapabileceğiniz en iyi şey bu!

Sizi çok seven, sürekli alkışladığınız çocuğunuzdan…


*Bu bir öngörü yazısıdır.

Barış Sarısoy / @barissrsy