Çocukluk her bir yetişkinin içinden geçtiği bir süreç. Hepimiz bu sürecin nasıl bir yapısının olduğunu biliyoruz. Fakat yeri geldiği zaman eskimiş ve tozlanmış çocuk pencerelerimizden tekrar hayata bakmakta zorluk çekebiliyoruz. Bu da biz yetişkinlerin, çocukların dünyasında normal olan olayları, davranışları, seçimleri, kararları ve duyguları yorumlamakta zorlanmamıza neden oluyor.
Böyle hissettiğim dönemlerde çocuk gözünden yazılmış bir kitap alırım elime. Eğer yazarın kalemi güçlüyse, kitabın konusu veya içeriği ne olursa olsun, bana çocukluğu, çocukluğun yaşantısını ve çocuk gözünden dünyayı tekrar hatırlatır. Tozlanmış çocuk penceremi silerek hayata bakmama yardımcı olur. Çocuklara bakıp anlayamadıklarımı daha iyi anlayabilmemi sağlar…
Ben de bu yaz, çocukla daha çok temas halinde olan yetişkinler yani anne-babalar ve eğitimciler için çocuk gözüyle yazılmış, etkisini kendi üzerimde deneyimlediğim ve öyle ya da böyle çocukluğu tekrar hatırlatan kitap önerilerinde bulunmak istedim.
İşte çocuk diliyle yazılmış beş kitap önerim:
İçimizdeki Müzik
“Tüm kelimelerin içinde sıkışıp kalmasını hayal edebilir misin?”
Gerçekten bunu bir düşünün! Hayal edebilir misiniz? Sanırım hepimiz için çok zor bir empati durumu. Fakat kitap size bunu hayal ettirmeyi, hatta zihninizde kurgusal olarak bu durumu yaşatmayı başarıyor.
Kitabın ana karakteri olan Melody gibi, bir süre bedeninizin bir kutuya hapsedildiğini, içinizde milyonlarca kelimenin dönüp durduğunu ve dışarıya bir türlü çıkamadıklarını hisseder oluyorsunuz.
Kitap, beyin felci geçirmiş ve yaşamını bireysel olarak devam ettirecek birçok fiziksel faaliyetten mahrum olan fakat fotografik hafızaya sahip 11 yaşındaki Melody’nin, fiziksel olamasa bile birey olarak kendi ayaklarının üstünde olabilme çabasını anlatıyor.
“İçimizdeki Müzik”, beni duygusal olarak, uzun zamandır zorlanmadığım kadar zorlayan ama birçok konuda da zihnimi açan bir kitap oldu…
Küçük Ağacın Eğitimi
Sıklıkla hayranlığımı farklı platformlarda dile getirdiğim, kitap önerisi istenildiğinde ismi ağzımdan otomatik bir biçimde çıkar hale gelen bir kitap oldu “Küçük Ağacın Eğitimi”.
Kitap bir yaşam hikâyesi, yazarın kendi yaşamından bir kesit aslında. Küçük bir Kızılderili çocuğun büyükanne ve büyükbabasıyla geçirdiği yaşantıdan yola çıkılarak yazılmış. Onların birbirleriyle olan etkileşimi, iletişimi ve sunilikten uzak doğal bir öğrenme süreci. Kitabın her bir sayfasında insanlıkla, insan olmakla ilgili ayrı bir öğreti var.
Kitap, eğitim adına seminerler, konferanslar ve eğitimlerde kavramsallaştırdığımız, bas bas bağırdığımız her şeyin doğal ve bir o kadar gerçek, işlevsel hallerini içinde barındırıyor. Bu yüzden önerim; kitabı yaşayarak, bir süre için onun sayfalarının arasında nefes alarak, öğrenmenin sunilikten uzak doğal yapısına tekrar bakmaya çalışmak…
Bülbülü Öldürmek
1960’ta yayınladığında zaman ötesi edebi eserler arasındaki yerini alan ve içinde bulunduğumuz yıllara kadar yerini koruyan bir kitap.
Bülbülü öldürmek çocuk gözünden dünya, adalet, eşitlik, eğitim, ırkçılık ve ayrımcılık vb. birçok kavramı etkili bir şekilde sorgulatan nadir kitaplardan biri bana göre.
Okuduğumda, bu kavramlara bir çocuğun yaşantısından bakma fırsatım oldu. Bir eğitimci olarak kendi adıma yaptığım sorgulamalardan birçok farkındalıkla ayrıldığımı söyleyebilirim.
Ayrıca kitap, ana karakter olan Scott’un gözünden yaşanan olayları anlatırken, yetişkin ve çocuk davranışları arasındaki farkları, insanın çocukluktan yetişkinliğe ilerlerken yaşama nasıl giderek daha kirli gözlüklerle baktığını çarpıcı bir şekilde görmemizi sağlıyor.
Süper İyi Günler
Okumaya başladıktan bir süre sonra kitabın içinde kaybolmaya başladığınız kitaplar olur. Süper İyi Günler bu kitaplardan biri. En azından benim için öyle oldu.
Kitabın içinde kaybolduğumda ise, gözüm kitabın ana karakteri Christopher’ın gözü, zihnim çocuğun zihni, yaşam ise bana uygun olmayan bir gezegende yaşamaya çalışmak gibiydi bir süreliğine…
Kitap otizmli bir çocuğun yaşamından kesit aslında. Onun karşılaştığı yaşamsal zorlukları anlatma derdinde falan da değil. Fakat okurken ister istemez, empati kurduruyor, sıkılıyor canınız…
Süper İyi Günler kitabını okurken sizler de benim gibi, bir süre kendinizi kitabın ana karakteri olan Christopher Boone’nin karmaşık zihninin içinde hissedebilirsiniz.
Şeker Portakalı
Belki de birçok kişinin öyle ya da böyle tanıştığı bir kitaptır Şeker Portakalı. Fakat böyle bir yazının içinde Şeker Portakalı’ndan bahsetmeden geçmek olmazdı diye düşündüm.
1983 yılında yazılan kitap, aynı “Bülbülü Öldürmek”te olduğu gibi edebi bir başarı elde etmiş bir kitap.
Kitabın içeriğiyle ilgili bir dolu şeyden bahsedilebilir. Fakat ilk sayfalarından itibaren beni etkileyen, doğası merak olan Zeze karakterinin kendi üzerine yapıştırılmış “yaramaz” kavramının onun çevresiyle olan ilişkisini ne denli zorlaştırdığı olmuştu.
Yaramaz ve şımarık gibi etiketleri sık kullananların, bir çocuğun yaptıklarına bakarak ona basit bir şekilde yaramaz diyenlerin Zeze’ye benzer bir karakterin gözünden hayata bakmaları, bu kavramla ilgili bakış açılarını değiştirecektir diye tahmin ediyorum.
Eminim bu kitaplar çocukları ve çocukluğu daha iyi anlamak için herkese bir pencere açacaktır.
Şimdiden, herkese iyi okumalar dilerim…
*Bu arada, sizlerin de çocuk gözünden yazılmış tavsiye kitaplarınız olursa lütfen benimle paylaşın…
Barış Sarısoy / @barissrsy