• Eğer çok çalışırsan daha iyi öğrenirsin!
  • Harıl harıl çalışmalısın! 
  • Nefes almadan çalış! Daha çok çalış, çalış, çalış… 

Yeni bir öğrenme veya beceri geliştirme konusu gündemde olduğunda hepimizin geçmişte duyduğu öğütler… Hatta günümüzde zaman zaman çocuklar için yeni bir öğrenme süreci oluştuğunda bizlerin de ezberinden döküldüğü birtakım sözcükler… 

Peki bilimsel olarak ne kadar doğru? Gerçekten çok çalıştıkça mı daha iyi öğreniyoruz?  

ABD Sağlık Enstitüsü’nde son günlerde yapılan kapsamlı bir araştırma bu soruya sağlam bilimsel bir cevap veriyor. Araştırmacılar deneyde; sağ elini kullanan gönüllülerin bir sandalyede oturup karşılarındaki ekranda beliren bir dizi sayıyı sol elle yazarak, sol elle yazma becerilerini geliştirmelerini istedi. Bu işlem yapılırken katılımcıların yayılan beyin dalgaları çok hassas bir yöntem olan MEG (manyetoenfalografi) ile kayda geçirildi.

Katılımcılara, deneye başlamadan önce mümkün olduğunca tekrar etmelerinin öğrenmeyi pekiştirebileceği de vurgulandı. Fakat kural şuydu; “10 saniye çalış, 10 saniye ara ver!” Ayrıca bu döngünün 35 defa tekrarlanabileceği söylendi. 

Sunulan stratejiyle, yorgunluk ya da dikkat dağınıklığı gibi faktörler nedeniyle oluşan olumsuz etkilerin azaltılması hedefleniyordu. Tam da beklenildiği gibi gönüllüler ilk birkaç denemede daha iyi yazmaya başladılar. 

Fakat 11.tekrara doğru performans düşüklüğü sergilediler. Daha doğrusu gelişim tamamen durmuştu ve sonrasında ne kadar denerse denesinler bulundukları performans seviyesinin üstüne çıkamadılar.  Bu durumlar yaşanırken, gönüllülerin beyin dalgalarını izlemekte olan araştırmacılar ilginç bir şeyin gerçekleştiğini fark ettiler.  Katılımcıların beyin dalgaları dinlenme esnasında daha fazla değişme eğilimindeydi.

Bu ilginç sonuçla birlikte araştırmacılar öğrenmenin tam olarak hangi evrede gerçekleştiğini anlamak için daha yakından bakmaları gerektiğini düşündüler ve “Yazarken mi yoksa dinlenirken mi öğreniyorlardı?” Bu sorgulamayla birlikte veriler tekrar analiz edilmeye başlandı. 

Katılımcıların performansları tekrar denedikleri sırada değil, kısa dinlenme aralarında artmıştı. Katılımcılar dinlenirken performansları artıyor, becerilerin pekiştiğini işaret eden beyin dalgaları dinlenme esnasındaki duruma yoğunlaşıyordu.* 

Özet olarak araştırma; beyin çalıştıktan sonra verilen nitelikli bir mola esnasında, çalışırken olduğundan çok daha fazlasını öğrendiğini ve dinlenmenin öğrenme için son derece kritik bir öneme sahip olduğunu bize açık bir şekilde ortaya koymuştu.  

Yani bu araştırmanın sonuçlarına göre, “Çalışmaktan beynim durdu!” sözü dolaylı yolla da olsa bir gerçek. Çok çalıştığımızda, yeteri kadar mola verip dinlenmediğimizde beynimizdeki öğrenme sürecinin gerçekleşmesine bir nevi engel oluyoruz.  

Bu durum, bana sütün mayalanması ve yoğurt olma sürecini hatırlatıyor. Yoğurt aslında bütün işlemlerle ve mayalanma tamamlandığında, dinlenmeye çekildiğinde yoğurt olur. Çünkü içinde görmediğimiz birçok bakteri hummalı bir çalışma içerisindedir. Beynimizde dinlenme sürecinde gerçekleşenleri de buna benzetebiliriz. Biz fiziksel olarak dinlendiğimizi veya bir şey yapmadığımızı düşünürüz ama beynimizin içinde baş rolü nöronların aldığı hummalı bir öğrenme çalışması sürer. Bundan dolayı dinlendiğimizde zaman kaybetmeyiz, tam tersi olarak beynimizde fiziksel olarak bir öğrenme sürecinin gerçekleşmesine izin veririz. 

Mayalanmaya izin veren bir teknik önerisi: Pomodoro Tekniği

İlk karşılaştığımda eğlenceli bulduğum, daha sonra özellikle daha fazla odaklanmaya ihtiyaç duyduğum işlerde birkaç kere kullandığım ve verim aldığım bir teknik. 

Bu teknik aslında bir ihtiyaçtan ortaya çıkıyor. Teknik, 1992 yılında Francesco Cirillo isminde İtalyan bir üniversite öğrencisinin ders çalışma konusunda odaklanma problemi yaşaması ve bu sorununu mutfakta kullanılan domates şeklindeki alarmlı bir zamanlayıcıyı kullanmasıyla ortaya çıkıyor. Teknik Cirillo’nun uzun ve karmaşık işleri kısa süreli parçalara bölerek çalışmasını ve sonrasında kısa aralar verip konsantrasyonunu artırarak başarılı olmasını sağlıyor. Daha sonra Cirillo bu tekniği ve kendisi için nasıl efektif bir ders çalışma sistemi oluşturduğunu başkalarıyla paylaşıyor. Daha sonra teknikten yararlanan birçok insan aynı verimi aldığında kulaktan kulağa, yazıdan yazıya yayılarak dünyaca ünlü bir çalışma tekniği haline geliyor.

Tekniğin uygulanışı ise şu şekilde:  

Bunun dışında teknik ve uygulanışıyla ilgili daha detaylı bilgiye ihtiyaç duyarsanız, tekniğin mucidi Francesco Cirillo tarafından yazılan “Pomodoro Tekniği-Hayat Kurtaran Zaman Yönetim Sistemi” isimli kitaptan yararlanabilirsiniz. 

Ayrıca zamanlayıcı olarak illa öyle elma şeklinde bir aygıta ihtiyacımız yok. Bunun için çok pratik uygulamalar var. Mesela aşağıda paylaştığım uygulamada kendinize 25 dakikalık odaklanma hedefi belirleyebiliyor, 25 dakika tamamladığında uyarı alıyor ve 5 dakikalık mola sürenizi başlatabiliyorsunuz. Eğer 5 dakika sonra aynı görev üzerinde çalışmaya devam etmek istiyorsanız, uygulama sizi tekrar uyararak göreve çağırıyor. 

Bu tekniğin,ilk bakışta sadece odaklanma verimliliğini arttırdığı düşünülse de yazının başında paylaştığım araştırmadan sonra, verilen aralar açısından beynin öğrenme mekanizmasına son derece uyumlu bir teknik olduğu söynebilir. Ki öğrenme bilimleri alanında yapılan birçok deneysel çalışmada tekniğin konsantrasyonu, öğrenmenin verimliliğini ve kalıcılığını arttırdığı da ortaya çıkarılmış. Ayrıca içinde bulunduğumuz ev halleri ve ekran karşısı dönemlerde hem çocuklar hem bizler için iyi bir öz yönetim aracı. En azından kendi deneyimim açısından böyle diyebilirim. 🙂

Pomodoro sadece bir teknik, elbette ki uygulanış biçimi ve içerdiği süreçler kişiden kişiye göre değişebilir. Bu noktada önemli olan, bu gibi teknikleri verimli kullanmak için başta değiştirilmesi gereken şey “çok çalışma ve dur durak bilmeden çalışmaya” yüklenilen anlam olmalı…

İşte tam da bu yüzden yazının başında paylaştığım “Çok çalış, dur durak bilmeksizin çalış vb.” gibi öğütler yerine, içinde en az çalışma kadar dinlenmenin de olduğunu vurgulayarak “Nitelikli çalış veya efektif çalış” öğüdünü tercih edebiliriz. 


Barış Sarısoy / @barissrsy