Başarılı insanların çocuğunun ortak özelliklerine baktığımızda hepsinin önceden belirlenmiş bir amacı olduğunu ve bu amaca ulaşmak için ellerinden geldiğinden çok daha fazla çabalayarak başarıya ulaştıklarını söyleyebiliriz.

Amaçlar insanı başarıya götüren güdülenme araçları olmanın dışında, insanların yaşamlarına değer ve anlam katmalarını sağlayan yol haritaları ve işaret levhaları gibidirler.  Herhangi bir amacı olmayan birey yaşamda yolunu kaybetmiş bir yolcuya benzer. Bu yolda nerde olduğunu nereye gittiğini ve ya neler olacağını kestiremez.

“Sessizlik içerisinde, zifiri karanlık, büyük, kapalı bir alanda olduğunuzu düşünün. Uzaklardan görünen bir ışık parıltısından başka hiçbir şeyin olmadığını… Sanırım hepimiz bu yerden kurtulmak için tek çare olarak o parıltıya doğru yürürüz. Peki ya ışık parıltısı olmasaydı? O karanlık alan, asıl o zaman bizim için karanlık ve anlamsız bir yer haline gelirdi. Boşlukta yaşamak…! Böyle bir ortamda yolun ne başı nede sonu önemlidir. Sadece yürürsünüz ve yürürken de sadece yürünmesi gerektiğini düşünerek yürürsünüz.”

Belki uç bir örnektir ama, dört dakikalık mil hikayesini bilir misiniz bilmem. İnsanlar binlerce yıl boyunca bir milin dört dakikadan kısa bir zamanda koşulmayacağına inanmışlardır. Hatta bilim adamları bunun insan fizyolojisine aykırı olduğunu ve herhangi bir insanın böyle bir hıza ulaştığında patlayacağını iddia etmişlerdir.  Ta ki Roger Bannisten bir mili dört dakikadan kısa bir zamanda koşuncaya kadar…

Roger Bannisten tüm “imkânsızlık” söylemlerine rağmen dört milin altında koşarak imkânsızı başarmıştır. Roger Banniesten kendi belirlediği amaç ve yaşam yoluna eklediği işaret levhasıyla bu işi başarmış yani tüm imkânsızlıkların ve iddiaların yarattığı zifiri karanlıkta kendilerine bir aydınlık yaratmış ve yaşamına bir işaret levhası ekleyerek anlam katmış, amacına ulaşmıştır.

Dolayısıyla, bireylerin yaşamına anlam katabilmesi için nereye gittiğini bilmesi ve amaçlarına ulaşırken karışılabileceği tüm zorluklara karşı kendini hazırlaması gerekir. Bu nedenle bireylerin erken yaşlarda bu beceriyi edinmeleri onların yaşamları için büyük önem arz eder.

Erken yaşlarda gelişen amaç belirleme becerileri neden bu kadar önemlidir?

1953 Yılında Yale Üniversitesi’nin, öğrenciler üzerinde yapmış olduğu araştırmada: öğrencilere ulaşmayı düşündükleri açık ve yazılı bir amacın olup olmadığı ve bu amaca adım adım nasıl ulaşacaklarını belirleyip belirlemedikleri sorulmuş. Araştırmaya katılan öğrencilerin sadece %3’ü hedeflerini belirgin olarak kâğıda dökmüşler diğer %97’si ise net bir hedef belirtememişlerdir. Bu araştırmanın üzerinden yaklaşık 20 yıl geçtikten sonra aynı kişilerin üzerinde tekrar bir araştırma yapılmıştır. Hedeflerini zihinlerinde netleştirmiş ve bunları yazılı olarak kâğıda dökebilmiş %3’lük öğrenci grubunun, % 97’lik gruba göre sosyal ve ekonomik açıdan daha başarılı olduğu ortaya koyulmuştur.

Bu sonuçlar, amaç belirleme becerisinin erken yaşta bireylerde geliştirmesinin onları on, yirmi veya elli sene sonra yaşamlarında nasıl önemli bir noktaya getirdiğini göstermektedir.

Amaç belirleme becerisi nasıl gelişir?

Amaç belirleme becerisi yaşam süreci içerisinde kendiliğinden oluşabileceği gibi erken yaşta verilen sosyal duygusal öğrenme eğitimleriyle de kazanılabilir. Ülkemizde ilkokul döneminde genel olarak hayat bilgisi programında verilen bu becerilerin 3 senelik öğretim içerisinde kazandırılacağı düşünülür. Fakat bu beceriler öğretim programları içerisinde verilmesine rağmen sınıflarda çoğu zamanda olduğu gibi akademik becerilerin gerisine düşer ve kaybolup gider.

İlkokul döneminde öğrencilerin amaç belirleme düzeyini belirlemek için yaptığımız araştırmada, öğretmen görüşleri doğrultusunda öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun ilkokul düzeyinde bu becerileri edinemediğini ortaya çıkmıştır. Bunun sebeplerini ise öğretmenler; eğitim programlarında bu becerileri desteklemeye yeterli zaman ve planlama ayrılmadığını, ailenin bu becerilerin gelişimine yeterince destek vermedikleri ve öğretmenlerin bu becerileri geliştirmek için yeterli donanıma sahip olmaması olarak belirtmişlerdir.*

Amaçları gerçekleştirmek, bireyi psikolojik bir doyuma ulaştırır. Yaşamda mutlu olmak için sadece fizyolojik ihtiyaçların yerine gelmesi yeterli değildir. Bireyin yaşam boyu sürecek gerçek mutluluğa ulaşabilmesi ancak ve ancak Maslow’un çatının en tepesine koyduğu kendini gerçekleştirme ihtiyacına yakınlaşmasıyla gerçekleşebilir. Amaçlara ulaşmak bireyin kendini gerçekleştirme yolundaki en önemli işaret levhalarıdır. Bundan dolayı erken yaşta amaç belirleme becerisi edinen, yaşam yolculuğunda gideceği yeri bilerek yolunu aydınlatan bireyler yaşama ve kendi yaşamlarına anlam katabilir.

*Belirtilen araştırmanın makalesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://yildiz.academia.edu/bar%C4%B1%C5%9Fsar%C4%B1soy